20 Aralık 2013 Cuma

10.sınıf Fizik Modern Fiziğe Giriş Yazılı konu anlatımı

MODERN FİZİĞE GİRİŞ

      Daha önceki konularımızda kütlesi çok büyük, hızı ise ışık hızına göre çok küçük olan cisimler için geçerli olan fizik yasalarını öğrendik.
      Bu ünitemizde ışık hızına yakın hızlarda hareket eder cisimlere ve ışık hızıyla ilgili olayları açıklamakta kullanılan fizik yasalarını göreceğiz. Böylece modern fiziğe giriş yaparak özel görelilik teorisini ve sonuçlarını anlamaya çalışacağız.

     19. Yüzyılın sonlarına gelindiğinde fizikte bilinen; 
      * Newton Hareket Yasaları
      *Evrensel Kütle çekim Yasaları
      *Maxwell Denklemleri
      *Termodinamik Yasaları
     Kinetik Teori gibi yasa ve teoriler hemen hemen tüm olayları açıklamakta oldukça başarılıydı.
Fakat 20. Yüzyılın başlarına gelindiğinde;
      * Siyah cismin ışıması
      * Işığın yapısı
      * Atomun yapısı
      * Elektromanyetik ışıma gibi olaylar klasik fizik yasaları ile açıklanamıyordu. Bu olayları açıklamak için yapılan çalışmalar, modern fizik ile görelilik (rölativite) teorisini ortaya çıkardı Modern fizik ve görelilik teorisi kendilerinden önceki olayları açıkladıkları gibi fizikte yeni olayların doğmasına da zemin hazırladı.
      1900 yılında Max Planck’in ısıtılan bir cismin nasıl ışık yaydığını açıklayabilmek için ışıma yapan atomların ve moleküllerin belirli enerji seviyelerine sahip olduğunu ve enerjinin belirli değerler aldığını ileri sürdü. O güne kadar enerjinin her değeri aldığı yani sürekli olduğu düşünülüyordu. Yapılan deneyler Planck’ın sonuçları ile tam bir uyum içindeydi.
      Bu fizikte yeni bir çağın başlamasına öncülük etmiştir. Günümüzde kuantum, katı hal (yoğun madde) atom ve çekirdek fiziği gibi alt isimlerle anılan modern fiziğin temeli Max Planck’ın siyah cisim ışıması ile atılmıştır.
      Albert Einstein, Planck’ın öne sürdüğü gibi ışığın da belirli büyüklükte enerji paketçikleri halinde var olduğunu varsayarak Klasik Fiziğin açıklayamadığı fotoelektrik olayını açıkladı.
      Rutherford, 1910 yılında yaptığı bir deneyle atomların kendi boyutlarına göre çok küçük pozitif yüklü çekirdeklerden oluştuğunu buldu. Bu buluşla atomun çekirdeğinde (+) yük ve yörüngesinde dönen (-) yüklerin olduğunu anlamıştır.
     Ancak her şeyin temelini oluşturan atomlar, Klasik Fizik yasalarına göre kararsız ol-malıydı. Daha sonra Pauli’nin Dışarlama İlkesi ve hemen ardından gelen Heisenberg Belirsizlik ilkesi, fizikte tüm olayların Klasik Fizik yasaları ile açıklanamayacağı sonucunu çıkardı.

     ‘’Heisenberg’e Göre;
Fiziksel olayları anlatmak için kullandığımız dil, klasik fizikte başarılı olsa da atomun içinde veya civarında cereyan eden olayları tarif etmek için yetersiz kalmaktadır.’’
     Modern fiziğin doğuşu, ısıtılan bir cisim yaydığı ışımanın açıklanması için yapılan çalışmalarla başlamıştır.
     Siyah Cismin Işıması:
Siyah cisim, üzerine düşürülen her renkteki (Frekanstaki) ışığın tümünü yutan (absorblayan) cisme denir.
     Siyah cismin ışıması ile
  • Enerjinin kesikli (kuantumlu) olduğu
  • Işığın tanecikli yapıda olduğu ispatlanmış oldu

                                                                IŞIĞIN YAPISI
      Işık, foton denilen küçük parçacıklardan oluşmuştur. Elektromanyetik bir dalga- dır. Elektrik ve manyetik bir alanı vardır.
      İkilem bir yapıya sahip olan ışık;
  • Girişim
  • Kırınım          
  • Polarizasyon olaylarında dalga özelliği gösterir.

  • Fotoelektrik
  • x- ışınları
  • Compton olayı
  • Siyah cismin ışıması olaylarında ise tanecik özelliği gösterir.
      Işık boşlukta 3.108 m/s hızla yayılır. Ortamım kırıcılık indisi arttıkça ışığın hızı azalır. Işık ortam değiştirdikçe Frekansı değişmez. Dalga boyu ve hız ortamın kırılma indisine bağlı olarak değişir. Işığın en küçük yapı taşı fotondur. Işık fotonlardan oluşur. Foton, Elektromanyetik dalga enerjisi paketi olarak tanımlanır.

                                                   ATOMUN YAPISI
      Işığın en küçük yapı taşı foton, maddenin en küçük yapı taşı da atom olarak bilinir. Bir atomun çekirdeğinde proton ve nötron, yörüngelerinde ise dönen elektronlar bulunur. Çekirdek nükleon olarak da adlandırılır.
      Atomun çapı yaklaşık 10-10m dir. Çekirdeğin etrafında belirli uzaklıklarda yörüngeler bulunur
      Yörüngelerdeki elektron sayısı=2n2 eşitliği ile bulunur.(n=1,2,3,4,…..   gibi tamsayı değer alır.) Maddeleri farklı kılan atomların çekirdeğinde bulunan proton sayısıdır.

                                      ELEKTROMANYETİK IŞIMA
      Elektromanyetik ışıma; yayılma eksenine ve birbirine dik açılarda olan, aynı fazda yayılan sinüs sakınımları, şeklindeki elektrik ve manyetik alanların varlığı ile tanımlanan bir enerji şeklidir. 
                                                                                                                           
  
                                                                              
      Görünür ışık, x-ışınları ve kozmik ışınlar elektromanyetik ışımaya örnektir. Elektromanyetik ışıma, dalga ve tanecik özelliği gösterir. Bu ışıma atomlarda çeşitli şekillerde ortaya çıkar.

Elektromanyetik dalgaların özellikleri
1-) Yüklerin ivme hareketleriyle oluştururlar
2-) Yüksüzdürler. Bundan dolayı elektrik ve manyetik içerisinde kuvvet etki etmeyeceğinden sapmaya uğramazlar
3-) Enerji taşırlar.
4-) Elektromanyetik dalgaları soğuran cisimler ısınır.
5-) Enine dalgalıdır ve hareket doğrultuları titreşim doğrultularına diktir
6-) E/B=c sabit olduğundan aynı fazda ve birbirlerine dik olarak boşlukta c ışık hızıyla yayılırlar.
7-) Hızları ortamdan etkilenir. Yoğun ortama girdiklerinde hızları azalır.
8-) Yansıma, kırılma, kırınım ve girişim yapabilme özelliğine sahiptirler.
9-) Yüzeye basınç uygulaya bilirler.
10-) Hem dalga hem de tanecik özelliği gösterirler. Küçük frekanslar da dalga, yüksek                        frekanslarda ise tanecik özelliği ön plana çıkar.
11-) Bir doğru boyunca yayılırlar.
                                   

FİZİK YASALARI FARKLI MI?
      Fizik evrenin yapısını, evreni oluşturan en küçük temel parçacıklardan başlayarak en büyük galaksilere kadar tüm maddelerin özelliklerini, değişimlerini, birbiriyle etkileşimlerini inceleyen; doğadaki olayların işleyişlerine hükmeden, en genel yasaları bulan, ve bu yasaları in-sanlar için kullanan bilim dalıdır.
      Fizikteki bu yasaların bir kısmı makro alemde (evren, galaksiler, yıldızlar, gezegenler, Dünya) diğer bir kısmı da mikro alemde (molekül, atom, çekirdek) geçerlidir.
      Fizik, 20.yüzyılın başlarına kadar daha çok kütlesi çekirdeğe göre büyük (elektron, proton)
Hızı ışık hızına göre küçük olan makro alemde ki olayları açıklamıştır. Fiziğin bu dalı “Klasik Fizikolarak adlandırılmaktadır.
      Günümüzde, mikro alemde ki kütlesi küçük olan (atom ve atom altı parçacıklar) ve ışık hızına yakın hızlarda hareket eden cisimlerin hareketleriyle etkileşmelerini açıklayan fiziğin dalı “Modern Fizikolarak adlandırılmaktadır.
      Klasik Fizik ve Modern Fizik aşağıdaki gibi alt dallara ayrılmaktadır;
                                                             FİZİK
                                   Klasik Fizik                             Modern Fizik           
                                     Mekanik                                  Kuantum Fiziği
                                     Elektrik                                   Atom ve Çekirdek Fiziği
                                     Manyetizma                            Katı Hal Fiziği
                                     Optik                                       Yoğun Madde Fiziği                        
                                     Termodinamik                         Nükleer Fizik
*Klasik Fizik ve Modern Fizik yasaları kendi sınırları içine doğrudur ve birbirlerinin yenine kullanılamazlar.
  • Görelilik Teorisi; Çok hızlı (ışık hızına yakın) hareket eden cisimlerin hareketlerini açıklar.
  • Kuantum Fiziği; Parçacıkların çok küçük bile olsa dalga özelliğinin baskın olduğunu göstererek çekirdek ve atomların davranış ve yapısını açıklar.


                                       Klasik ve Modern Fiziğin Karşılaştırılması
       Klasik Teoride;
      1-) Bir cismin konumunu, ivmesini ve enerjisi hıza bağlı olarak ifade edilir.
      2-) Büyüklükleri bütün olarak ele alınır.
      3-) Büyüklükler istenilen an, istenilen duyarlılıkta ölçülebilir.
      4-) Bircimsin bugünkü durumundan yola çıkarak geleceğe ilişkin bir yorum yapılabilir.(Ay ve Güneş tutulması hesabı)
      5-) İncelenen her sistem ya da olay bir birinden bağımsız olarak düşünülür. Bu sistemi oluşturan ve birbiriyle iletişim olanağı bulunmayan varlıklar bütünüyle ayrı olarak ele alınır.
      6-) Klasik olarak incelenen olay, gözlemci ve kullanılan deney aleti ile değişiklik göstermez.

      Modern Teoride;
      1-) Olayların incelenmesinde dalga denklemi kullanılır. Bu denklemlerden konum, momentum ve diğer nicelikler elde edilir.
      2-) Büyüklükler kesikli (parçalı) yapıda ele alınır.
      3-) Büyüklükler istenilen an, istenilen duyarlıkta ölçülemez.
      4-) Parçacıklar söz konusu olduğunda her büyüklük olasılıkla belirlenir ve gerçekle ilgili tahminler olasılığa dayanılarak yapılabilir. Örneğin; ışığın yapı ataşı olan fotonların uzayda bir yerde bulunması ancak olasılıkla belirlenir.
      5-) Birbirleriyle hiç iletişim olanağı bulunmayan iki varlık arasında etkileşim görülebilir.
      6-) Gözlemci, gözlenen ve gözlem aleti birbiriyle bir bütünlük oluşturur. Bunlar bir birinden ayrı düşünülemez.
      * Görüldüğü gibi Klasik Fizik ile Modern Fizik birçok noktada farklılık gösterir. Farklılıkların nedeni olaylara bakış açılarının farklı olmasıdır. Genel olan Modern Teoridir. Klasik Teori, Modern Teorinin özel bir durumudur.

                                    Modern Fiziğin Sınırları
Bilim ve teknolojinin ulaştığı son noktada Modern Fiziğin ortaya atıldığı prensiplerin yeri ve etkisi tartışılmaz bir gerçektir. Özellikle Katı Hal Fiziği, Ortam ve Molekül Fiziği, Nükleer Fizik ve Çekirdek Fiziğinin yer aldığı Modern Fiziğin temelleri üzerinde gelişmiş lazer, bilgi-sayar telekomünikasyon, MR görüntüleme, süper iletkenlik v.b. teknolojiler bugünkü seviye-
sine ulaşmıştır.
      1954 yılında 12 Avrupa ülkesinin bir araya gelerek kurdukları, Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN),fizikte çözüm bekleyen birçok probleme çözüm bulmaya çalışmaktadır.
5 Aralık 2008 yılında İsviçre’de bulunan CERN laboratuarların da, Büyük Hardron çalışması (LCH) deneyi yapılmaya başlanmıştır. Bu deney, İnsanoğlunun bugüne kadar gerçekleştirdiği en önemli deneylerden biridir.10 yıl olan daha fazla sürmesi beklenen bu deney ile Modern
Fiziğin günümüze kadar cevaplayamadığı pek çok konuyu açıklığa kavuşturacaktır.

      Bu deneyin sonucunda;
  • Cisimlerin kütlesini açıklayacak olan ve teorik olarak bilinen, bugüne kadar deneysel olarak gözlenemeyen “Higgs” parçacığının bulunması.
  • Çekirdekçiklerin kendiliğinden parçacık salması.
  • Evrenin başlangıcını oluşturan Bing-Bang (Büyük Patlama) teorisinin gerçekliliği.
  • Evrenin oluşum sırları.
  • Maddenin oluşumu.
  • Büyük Hadron çarpışması (LCH) ile oluşan parçacıkların evrenin işleyişindeki rolü gibi pek çok sorunun cevaplanması hedeflenmektedir.
      Günümüzde Modern Fiziğin sınırlarını çizmek oldukça zordur. Gelecekte bugün açıklayamadığımız olayları açıklayan yeni bir teori ortaya atıldığında bu sınırları belirlemek daha mümkün olacaktır.
        
                                           EYLEMSİZ REFERANS SİSTEMİ

     Fizikte bazı olaylar tanımlanırken bir nokta seçilir. Olayın özellikleri bu noktaya göre            tanımlanır.
      Örneğin; bir cismin t anındaki konumu, t0=0 anındaki konumuna göre tanımlanır. Seçilen
t0=0 anındaki noktaya referans noktası denir.
      Deney yaparken veya bir problemi çözerken seçtiğimiz bir laboratuarda olaylara bakar ve ölçüm yaparız. Bu laboratuar dünyanın kendisi olabileceği gibi bir şehir, Bu şehirdeki bir üniversite yada üniversite içinde bir oda olabilir.
      Seçilen laboratuarın sabit olması gerekmez. Hareket eden bir otomobilde olabilir.Yani bir cismin boyunu, duran ve ya hareket eden bir otomobilin içinden ölçebiliriz. Bu durumda referans sistemi ikiye ayrılır.
                   
         
                              Eylemsiz Referans Sistemleri

      1-) Eylemsiz Referans Sistemi: Birbirine göre duran ya da sabit hızla hareket eden göz-lem çerçevelerine Eylemsiz referans sistemi adı verilir. Burada eylemsizden kasıt seçilen referans sisteminin ivmeli hareket yapmasıdır.
      2-)Eylemli Referans Sistemi: Birbirine göre ivmeli hareket eden gözlem çerçevelerine Eylemli referans sistemi adı verilir.
      Klasik mekanik, eylemsiz gözlem çerçevelerinde geçerlidir. Lisedeki fizik derslerinde eylemsiz (ivmesi sıfır) referans sistemi kullanacaktır.
     
    Duran veya sabit hızla hareket eden gözlem çerçevesine (laboratuara) eylemsiz referans sistemi denir.
    Eylemsiz referans sistemine göre, sabit hızla hareket eden ve ya duran gözlem çerçevesinde eylemsiz referans sistemidir.
     Dünya ,eylemsiz referans sistemi olarak alınabilir.
                                       ESİR HİPOTEZİ.
    Klasik fiziğin açıkladığı birçok olayın yanı sıra açıklatamadığı olaylarda vardır. Bunlardan biride madde ile boşluk arasında aklen olması savunulan bir özün bulunmasıydı.  Evrende boşluk bulunamayacağını, boşluk diye tabir edilen kısımların ‘’esir’’ denilen, maddenin somut olmayan 4. haliyle dolu olduğunu öne süren hipotezdir. İlk kez Descartes tarafından ortaya atılmıştır.
          
          Esir adı verilen maddenin varlığını ve ışık hızındaki  küçük değişmeleri tespit etmek için  ilk olarak 1881 yılında    Albert Abraham Michelson  tarafından deney yapıldı.
         Michelson - Morley deniyi fizik tarihinin en önemli ve ünlü deneylerinden biridir.
Micerson Morley deneyinin özü şudur:
Dünya esir içinde hareket ettiğinden esir maddede dalgalanmalar olacaktır. Dolayısıyla ışığın hızı bu ortamlarda farklı zamanlarda, farklı yerlerde farklı ölçülecektir. .
        Deney günün değişik saatlerinde, yılın farklı mevsimlerinde ve dünyanın farklı noktalarında yapıldı.  Işık hızında en ufak bir sapma gözlenmedi.  Buda bize esirin olmadığını ve ılık hızın sabit olduğunu gösterir. ,
                          Michelson- Morley  deneyinin sonuçları :  
  Bu deney ile esir hipotezi çürütülmüştür..
  Işığın yayılması için hiç bir ortama ihtiyaç duyulmadığı, ışık hızının kaynağın ve gözlemcinin  hızından bağımsız olduğunu ispatlanmıştır.. 
                                     GÖRELİLİK İLKESİ. 

    Albert Einstein,  Fizik yasalarının sabit hızlı sistemlerde değişmeyeceğini , ışığın hızının toplam yük gibi ölçüm yapan  her gözlemci için aynı olduğunu söyledi.  Buna karşın uzay, zaman, kütle ve enerji gibi kavramların yeniden yorumlanması gerektiğini ve bu niceliklerin göreli olduğunu ifade etti ..
    Einstein, Michelson-Molley deneyinin tartışılmaz sonuçlarında dikkate alarak 1905 yılında özel rölativite  teorisini ortaya attı.
        Özel görelilik teorisi iki postüla  ( varsayım)  üzerine kurulmuştur.
1-      Fizik yasaları birbirine göre sabit hızla hareket eden eylemsiz gözlem çerçevelerinde aynı şekilde geçerlidir.
2-      Işığın hızı, ışık kaynağından ve gözlemcinin hareketinden bağımsız olup sabit bir değerdedir. ( C=3.108  m/s boşlukta)
   

-          Birinci postüla
Mekanik, elektrik, optik, termodinamik ve manyetizma ile ilgili birbirine göre sabit hızla hareket eden bütün referans sistemlerinde Fizik yasalarının aynı olduğunu bildirir.
Örneğin  şekildeki araba duruyorken m kütleli cisim arabanın tavanından serbest
bırakıldığında yerdeki gözlemciye göre t saniye sonra L noktasına düşer
Araba sabit hızla hareket ederken m kütleli cisim K noktasından serbest bırakıldığında yine t saniye sonra L noktasına düşer.arabanın sabit hızla hareket etmesi m kütlesinin yere düşme süresini (t) ve düştüğü noktayı (L) değiştirmez







-          İkinci postüla
Işık hızının gözlemcinin ve kaynağın hızından bağımsız olduğu gösterir.( ışık hızı sabittir. Gözlemcinin ve kaynağın hareketi ışık hızını etkilemez. )
  Örneğin şekildeki arabanın içindeki lambadan çıkan ışığın hızı,yerdeki gözlemciye göre;
*araba ve gözlemci duruyorken c dir.
*araba  v hızı ile batıya giderken c dir
*araba doğuya Va hızıyla, gözlemci batıya Vg hızıyla giderken yine c dir







Yani ışığın hızı, kaynağın ve gözlemcinin hızına bağlı değildir.Bütün eylemsiz referans sistemlerinde ışığın boşlukta yayılma hızı 300.000 km/sn değerine sahiptir.Bu durumda ışık hızı ölçüldüğünde bağıl hızın önemli olmadığı sonucuna varılır.Bağıl hız için bulunan kurallar ışık hızı için geçerli değildir.
      Einstein in görelilik kuramını kabul ettiğimizde uzay ve zaman konusunda alışıla gelen fikirleri değiştirmemiz gerekir.
 Örneğin:  klasik fizikte hep kullandığımız zaman kavramı, bunların başında gelir. Klasik fizikte zaman mutlaktır. Görelilikte bir olayda geçen zamanı, arabanın içinden araba duruyorken ölçtüğümüzde farklı, araba hareket ederken ölçtüğümüzde farklı buluruz.
         Klasik fizikte bir cismin boyutları cismin boyutları cismin hareketine bağlı olarak değişmez.  Görelilikte durum tamamen farklıdır. Cisim rölativistik hızla hareket ederse hareket doğrultusundaki uzunluk değişir.
    
     Göreli mekanikte mutlak uzunluk veya mutlak zaman kavramları yoktur. Bu değerler ölçüm yapılan referans sistemine göre değişir. Göreli mekanikte klasik mekanikten farklı olarak zaman genişlemesi ve uzunluk kısalması vardır.

                   KÜTLENİN HIZA GÖRE DEĞİŞİMİ.
 Işık hızına yakın parçacıklarla yapılan deneylerde klasik fizikte kullanılan bağıntıların yetersiz kaldığı ve olay sonuçlarının bağıntılardan beklenen sonuçlarla uyuşmadığı görülmüştür. Bu doğrultuda yapılan inceleme ve araştırmaların sonuçları, özel görelilik kuramının doğmasına neden oldu.
        Özel görelilik teorisine göre ;  izafi hız limitine ulaşmış ( c/100 civarında) bir parçacığın kütle değeri hızına bağlı olarak artar
 


        Durgun kütlesi mo olan bir parçacık, ışık hızına yakın bir V    hızına kadar hızlanırsa  sahip olacağı kütle değeri

                                                 

mo  →  parçacığın durgun kütlesi                                   kütlenin hıza göre değişim grafiği
V     →  parçacığın hızı
C     →  ışığın boşluktaki hızı
m    →  parçacığın V hızıyla giderken sahip olduğu izafi kütlesi
      
       Parçacığın hızı büyüyerek ışık hızına yaklaştıkça parçacığın kütlesi de artan hız değerine bağlı olarak artar. Bağıntı, maddenin ışık hızıyla gidemeyeceğini gösterir. İzafi kütle bağıntısında V=C ise cisim fotona dönüşmüş olur.
             olur

V=C ise  
  
                 bu bağıntıya göre cismin kütlesi sonsuz olur.

Cisim kütlesi sonsuz olamayacağı için ışık hızı erişilemez evrensel bir sabittir.
         İzafiyet teorisine göre kütlesi olan bütün parçacıklar durgunken bile bir enerjiye sahiptir. Buna durgun kütle enerjisi denir. Buna göre durgun kütle enerjisi.    Eo=Mo.c² olur.
       
           Işık hızı ile karşılaştırılabilen hızlarla hareket eden cisimlerin kinetik enerjisi, hareketli kütle enerjisi ile(m.c²), durgun kütle enerjisi(mo .c²) arasındaki farka cismin rölativistlik kinetik enerjisini verir.
          Cismin hızı, klasik hız mertebesinde ise M=Mo olacağından dolayı izafi kinetik enerji bağıntısı yerine klasik kinetik enerji bağıntısı  Ek=½m v²  kullanılır..

   İzafi toplam enerji (E=m c²) ise ;
Ek= M.C²- Mo.C²   rölativistlik kinetik enerji
Mc²=Mo.c²+ Ek 
E=M.c²          olur.             Bu bağıntıda          yazılırsa


               bağıntısı bulunur.
Klasik fizikte olduğu gibi izafi parçacıklar içinde kütle ile enerji korunur.İzafi parçacığın momentumu buna göre     P=m.v      den



                                       ZAMANIN GENİŞLEMESİ
   Bir saat çalışırken eşit zaman aralıklarında  ‘’tik’’ ‘’tak’’  diye sesler çıkarır.  Tik, tak sesleri arasında geçen zaman süresine o saatin periyodu denir.
     Elimize iki saat alalım. Bunların periyotları eşit olsun. Bu zaman aralığına saniye diyelim, saatlerden birini bir roketle uzaya gönderirsek roketin ışık hızına yaklaşan hızlardan dolayı içinde zaman genişleyecektir. Roket içindeki saatte yavaş çalışacağından, periyodu saniyeden uzun olur. Bu periyota Δt  dersek, roketin hızını V ile ışık hızını da C ile gösterirsek  zaman genişlemesini ifade eden formül.


  olur              Δt – V  bağlı değişim grafiği

    
        Bir uzay aracının içine bir astronot bindirilerek uzaya gönderilmiş. Dünyadan kalbinin atış sayısı tespit edilmiş. Dünyada iken atış sayısı dakikada 75 olduğu halde uzay gemisinde iken 30 a düştüğü anlaşılmış. Buna göre 75, 30 un 2,5 mislidir.  Demek ki uzay aracının dünyaya göre belirli bir hızından dolayı içinde zaman 2,5 kat yavaşlamıştır. Yani genişlemiştir. Bunun neticesinde de astronotun bütün organlarının çalışması da o nispetle yavaşlamıştır. Yani yaşlanması aynı nispetle yavaşlar. Şayet aynı anda doğmuş iki bebekten birini, dünyaya geldikten hemen sonra uzay gemisine bindirseydik ve çocuk uzayda senelerce kalsaydı.örneğin, Dünyadaki kardeşi 75 yaşına gelince o henüz 30 yaşında olacaktı.

                                 UZUNLUK İZAFİDİR.
Uzunluğu ve çapı birbirine eşit olan iki demir çubuk bulalım. Bunlardan birini ışık hızına yakın bir hızla hareket ettirelim. Işık hızına yakın bir hızla hareket eden çubuğun boyu kısalacaktır.

Bunu şu şekilde formüllendiririz 
Çubuğun uzunluğu Lo, hızlandıktan sonraki uzunluğu da L ile gösterelim. Buna göre,              bağıntısı bulunur.  (Lorentz formülü)

 Bu bağıntıda V çubuğun hızı, C’ de ışık hızıdır
C=3 10+8 m/s = 3 10+10cm/s

         Uzunluk kısalması yalnız hareket doğrultusunda ortaya çıkar. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder